ÖZEL GÜVENLİĞİN ANLAMI VE KAPSAMI
Güvenlik, insanların, eşyaların, araçların, konutların, işyerlerinin, bilgilerin, faaliyetlerin, hizmetlerin yani sahip olduğumuz her şeyin tehlike ve tehditlerden uzak olması hali ile bunların huzur ve sağlık içinde bulunmasını tehdit eden, zarar veren, faaliyet ve işlevinden men eden her türlü cebir, şiddet, şantaj ve eylemi durdurmaya, caydırmaya veya etkisini en aza indirmeye yönelik plan, program ve prosedürlerle belirlenen etkinlikler sonucu arzulanan durumun oluşturulmasıdır.
Özel Güvenlik; Gerçek ve tüzel kişilere ait yaşam hakkı , mülkiyet, zilyetlik ve işletme yönetimi hakları ile diğer hak ve hürriyetlerin saldırıya uğramaması amacıyla kamu güvenliğini tamamlayıcı mahiyette verilen koruma ve güvenlik hizmetlerini ifade eder.
Kamu: halk, topluluk, millet, ahali, amme demektir.
Kolluk: Kamu düzeninin ve güvenliğinin korunması, suçların önlenmesi, suç işlendiği taktirde fail, iz ve delillerinin tespit edilmesi amacıyla devlet tarafından kurulan, suç konusuyla orantılı olarak temel hak ve hürriyetleri kısıtlama ve zor kullanma yetkisine sahip birimlere kolluk denir.
Genel kolluğun kimlik sorma yetkisi, PVSK’ nun 17/B maddesinde düzenlenmiştir:
“Polis, suç işlenmesini önlemek veya işlenmiş suçların faillerini ele geçirmek için kişilerden (KENDİNİN POLİS OLDUĞUNU BELİRLEYEN BELGEYİ GÖSTERDİKTEN SONRA) kimliğini sorabilir.
Özel güvenlik açısından bakıldığında, “Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’un” 7 nci maddesindeki hususlar çerçevesinde özel güvenlik personeli, “kimlik sorma” yetkisini kullanır.
Bu yetki kullanılırken de, özel güvenlik personelinin elinde suçu önlemeye veya suç faillerini ele geçirmeye yönelik olarak isim listelerinin bulunması gerekmektedir.
Özel güvenlik görevlisi, görevli olduğu yerde gerekli sebepler var ise, sorabilir. Ancak, endikatör seviyesinde sebep var ise bir veya birkaç şahsı durdurarak kimlik sorabilir.
Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanununun 7 nci maddesi
“Kimlik Sorma” hususunda aşağıdaki düzenlemeleri getirmiştir:
1-7/b) Toplantı, konser, spor müsabakası, sahne gösterileri ve benzeri etkinlikler ile cenaze ve düğün törenlerinde kimlik sorma. Amaca bakıldığında buralara gelebilecekler veya gelmemesi gerekenlerin tespiti düşünülmüştür. Özel güvenlik görevlisinin eline önceden liste verilerek suç işlenmesini önleme veya işlenmiş bir suçun faillerinin ele geçirilmesi nedeniyle bu yetki kullanılmaktadır.
-7/c) 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 127 nci maddesine göre,
meşhut cürüm halinde yakalanan kişilere kimlik sorabilir. Bu kişiler yakalandıktan sonra derhal suç delilleriyle birlikte genel kolluk görevlilerine tutanakla teslim edilmelidir. Yakalama tutanağını, yakalamayı yapan özel güvenlik görevlisi detaylı bir şekilde düzenlemeli ve genel kolluk görevlilerine teslim etmelidir.
Olaya müdahale eden ve yakalamayı yapan özel güvenlik görevlisinin tanık sıfatıyla ifadesinin genel kollukça veya savcılıkça alınması delil bakımından yararlı olacaktır. Burada yakalamayı yapan özel güvenlik görevlilerinin sanık haklarını derhal yakalanan kişilere hatırlatmaları gereklidir. Yakalama ve gözaltı sürelerinin tespitinde çok önemlidir. Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu’nun ilgili maddeleri özel güvenlik görevlilerine öğretilmeli ve uygulanması sağlanılmalıdır.
3-7/d) Görev alanında, haklarında yakalama, tutuklama veya mahkûmiyet kararı bulunan kişileri yakalama ve arama Bu durumda da yakalama, tutuklama ve mahkumiyet kararları ile ilgili kimlik bilgileri, özel güvenlik görevlilerinde bulunmalıdır
4-7/e) Yangın, deprem gibi tabiî afet durumlarında ve imdat istenmesi halinde görev alanındaki işyeri ve konutlara girme.
Bu gibi yerlere zorunlu olarak giren özel güvenlik görevlileri buradaki şahıslara kimlik sormak, tutanak tutmak ve olayla ilgili bütün detaylı bilgileri derhal genel kolluk görevlilerine bildirmek zorundadır.
5-7/f) Hava meydanı, liman, gar, istasyon ve terminal gibi toplu ulaşım tesislerinde kimlik sorma, duyarlı kapıdan geçirme, bu kişilerin üstlerini detektörle arama, eşyaları X-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirme.
Burada güvenlik unsuru en üst düzeye çıkmaktadır. Toplu ulaşım yerleri ile toplu ulaşım araçlarından yararlanacakların hayatlarının tehlikelerden korunması amaçlanmıştır. Özel güvenlik görevlileri ellerindeki listelerle karşılaştırmayı kimlik sorarak yapacaktır.
7/g) Genel kolluk kuvvetlerine derhal bildirmek şartıyla, aramalar sırasında suç teşkil eden veya delil olabilecek ya da suç teşkil etmemekle birlikte tehlike doğurabilecek eşyayı emanete alma.
Bu durumda el konulan eşyanın sahibinin tespiti bakımından kimlik sorma yetkisi doğmaktadır.
7/ı) Kişinin vücudu veya sağlığı bakımından mevcut bir tehlikeden korunması amacıyla yakalama.Bu durumda da kişinin vücut bütünlüğünü korumak bakımından kimlik tespitinin yapılabilmesi için kimlik sorabilir
8-7/j) Olay yerini ve delilleri koruma, bu amaçla Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 157 nci maddesine göre yakalama.
Olay yerinde görevine ait işlemleri yapmaya başlayan memurun işlemlerinin yapılmasını kasten ihlal eden veya yetkisi dahilinde aldığı tedbirlere aykırı davranan şahısları yirmi dört saate kadar gözaltına almaya yetkilidir. Özel güvenlik görevlileri tarafından yakalanan kişiler derhal genel kolluk görevlilerine teslim edilmelidir. Bu durumda da işlemlerin yapılabilmesi için, “kimlik sorma” yetkisi doğar.
9-7/k) Türk Medeni Kanununun 981 inci maddesine, Borçlar Kanununun 52 nci maddesine, Türk Ceza Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentlerine göre zor kullanma. İnsan temel hak ve özgürlükleriyle çok sıkı ilişkisi olan “zor kullanma” yetkisinin kullanılması durumunda yapılacak iş ve işlemler bakımından, “kimlik sorma” yetkisi doğmaktadır.
Arama, saklı olan bir kişinin veya gizlenmiş ve saklı olan bir eşyanın ele geçirilmesi maksadı ile yapılan bir işlemdir ve özel hayatın gizli alanına müdahale şekli ile olmaktadır. Bu nedenle de çok sıkı kurallara bağlanmıştır.
1) Her şahıs hususi ve ailevi hayatına, meskenine ve muhaberatına hürmet edilmesi hakkına maliktir.
2- Bu hakların kullanılmasına resmi bir makamın müdahalesi demokratik bir cemiyette ancak milli güvenlik, amme emniyeti, memleketin iktisadi refahı, nizamın muhafazası, suçların önlenmesi, sağlığın veya ahlakın ve başkasının hak ve hürriyetlerinin korunması için zaruri bulunduğu derecede ve kanunla derpiş edilmesi şartıyla vuku bulabilir.”
Yani özel ve aile hayatının gizliliği esastır. Bu gizliliğe gerektiği ölçüde ve belli şartlar dahilinde ancak müdahale edilebilir. Özel hayatın gizliliğine yapılacak müdahalede, üç temel unsur üzerinde durulmuştur
a)Kısıtlayıcı tedbirin kanunla düzenlenmiş olup olmadığı,
b)Kısıtlama ile güdülen amacın meşru olup olmadığı,
c)Müdahale teşkil ettiği iddia edilen işlemin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığının saptanması gerekir.
Avrupa Birliği uyum süreci içerisinde 2001 yılında 4709 sayılı kanunla Anayasa’ nın “Özel Hayatın Gizliliği” başlıklı 20 nci maddesi şu şekilde değiştirilmiştir;
“Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın
ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.’’
Hukuk sistemimizde iki türlü arama kabul edilmektedir.
A)- Önleme Araması: Suç işlenmeden önce genel emniyet ve asayişin korunması, tehlikenin önlenmesi maksadı ile yapılan aramadır. Kolluğun yaptığı idari aramalar bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bu tür bir aramanın yapılabilmesi için gecikmede tehlike halinin olması ve makul sebebin bulunması gerekir.
Aşağıda belirtilen durumlarda hakimden arama kararı alınmaz ve özel güvenlik görevlileri kendiliğinden önleme amaçlı arama yapabilirler:
5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun m.7/a ya göre, koruma ve güvenliğini sağladıkları alanlara girmek isteyenleri duyarlı kapıdan geçirme, bu kişilerin üstlerini detektörle arama, eşyaları X-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirme Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 13/j maddesine göre de, elektromanyetik aygıtlar ve detektör köpekleri aracılığıyla yapılan tarama şeklindeki denetimlerde hakim kararının aranmayacağı kabul edilmiştir. Özel hayatın gizli alanına bu şekilde müdahale edilmediği kabul edilmektedir
5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun m.7/b ye göre, toplantı, konser, spor müsabakası, sahne gösterileri ve benzeri etkinlikler ile cenaze ve düğün törenlerinde kimlik sorma, duyarlı kapıdan geçirme, bu kişilerin üstlerini detektörle arama, eşyaları X-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirme.
5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun m7/e ye göre, yangın, deprem gibi tabii afet durumlarında ve imdat istenmesi halinde görev alanındaki işyeri ve konutlara girme, buralarda eşya ve canlı arama.
5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun m.7/f ye göre, hava meydanı, liman, gar, istasyon ve terminal gibi toplu ulaşım tesislerinde kimlik sorma, bu alanlara girmek isteyenleri duyarlı kapıdan geçirme, bu kişilerin üstlerini detektörle arama, eşyaları X-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirme
5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun m7/ı ye göre, kişinin vücudu veya sağlığı bakımından mevcut bir tehlikeden korunması amacıyla yakalama durumunda tehlikeli eşyanın alınması maksadı ile arama. Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 18/f maddesine göre de, kanunların muhafaza altına alınmalarına olanak verdiği kişilerin, üst veya eşyalarının aranmasında hakim kararına ihtiyaç yoktur
Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 18/a maddesine göre, Devletçe kamu hizmetine özgülenmiş bina ve her türlü tesislere giriş ve çıkışın belirli kurallara tabi tutulduğu hallerde, söz konusu tesislere girenlerin üstlerini veya üzerlerindeki eşyanın veya araçlarının aranması.
Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 18/d maddesine göre, Olağanüstü Hal Kanununun 11 inci maddesi kapsamında, kişilerinin üstünün, eşyalarının Olağanüstü Hal Valisinin emriyle aranması.
Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 18/e maddesine göre, Sıkıyönetim Kanununun 3 üncü maddesi kapsamında, konutların ve her türlü dernek, siyasi parti, sendika, kulüp gibi teşekküllere ait binaların, işyerlerinin, özel ve tüzel kişiliklere sahip müesseseler ve bunlara ait eklentilerin ve her türlü kapalı ve açık yerlerin, mektup, telgraf ve sair gönderilerin ve kişilerinin üzerlerinin sıkıyönetim komutanının emriyle aranması Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 18/g-2 maddesine göre, Umuma açık veya açık olmaya özel işletmelerin, kurumların veya teşebbüslerin girişlerindeki önleme aramaları, buralara girmek isteyen kimselerin rızasına bağlıdır. Aranmayı kabul etmeyenler, bu gibi yerlere giremezler. Bu gibi yerlerde arama, esasta özel güvenlik görevlileri tarafından yerine getirilir
B)- Adli Arama:
Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 5 inci maddesine göre,
Bir Suç işlemek veya buna iştirak veyahut yataklık etmek makul şüphesi altında bulunan kimsenin, saklananın, şüphelinin, sanığın veya hükümlünün yakalanması ve suçun iz, eser, emare veya delillerinin elde edilmesi için bir kimsenin, özel hayatının ve aile hayatının gizliliğinin sınırlandırılarak konutunda, etrafı çevrili diğer mahallerinde, üzerinde, özel kağıtlarında, eşyasında, aracında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile diğer kanunlara göre yapılan araştırma işlemidir.
Yönetmeliğinin 7 inci maddesi, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunun 97 inci maddesinin uygulamasını ifade etmektedir. Adli aramaya karar vermek yetkisi hakimindir Bazı durumlarda hakimden arama kararı alınmaz ve özel güvenlik görevlileri kendiliğinden adli amaçlı arama yapabilirler. Bunlar; Hakkında gıyabi tutuklama veya yakalama müzekkeresi bulunan kişi yakalandığında üstünde, eşyasında ve aracında yapılan arama.
Kolluk tarafından yakalanan kişinin yakalandığı anda, silah gibi kendisine veya kişilere zarar verebilecek diğer unsurlardan arındırılması amacıyla yapılacak üst aranmasında ve bu gibi hallerde aracında, kaçarken içine girdiği bina ve eklentilerinde yapılan arama.
Adli arama sırasında tutanak tutulması zorunludur. Bu tutanakların hakim denetimi açısından mutlaka hakime gönderilmesi gerekmektedir.
–
Bir eşya üzerinde kişinin tasarruf yetkisinin rızası dışında elinden alınmasıdır.
El koymaya karar verme yetkisi hakimindir. Ancak gecikmesinde sakınca görülen hallerde Cumhuriyet savcıları ve bunların yardımcısı sıfatı ile emirlerini yerine getiren kolluk memurları el koyma işlemini yapabilirler.
Arama sonucu elde edilen eşyaya el koyma işleminin hukuki olabilmesi için, yirmi dört saat içinde hakim kararı alınmalıdır. Aksi takdirde el koyma ortadan kalkar
Hukukumuzda iki türlü el koyma mevcuttur:
a)- Önleme Amaçlı El koyma,
Henüz suç işlenmeden önce tehlikenin ortadan kaldırılması amacıyla aramanın şartlarının gerçekleşmesi durumunda, arama neticesi elde edilen eşyaya el konulmasıdır. PVSK m.9’ daki önleme amaçlı aramanın şartları gerçekleşmiş ise, kolluk önleme amaçlı el koyma da yapabilir.
b)- Adli Amaçlı El koyma.
Bir malın geçici olarak Devletçe muhafaza altında tutulması demektir. Suç soruşturması sırasında delil olabilecek eşyaya el konulabileceği gibi, muhakeme sonunda müsadere edilebilecek eşyaya el konulması da kabul edilmiştir.
Bu eşya bir şahsın yanında bulunur ve bu şahıs rızasıyla teslimden kaçınırsa zapt olunabilir” hükmü mevcuttur. Adli el koyma birçok kurallara bağlıdır. Bu kuralların iyi bilinmesi ve uygulamaların bu kurallara göre yapılması gerekir
Arama ve el koymalarda hakim kararı usul haline getirilmelidir. Hakim kararı olmadan yapılan arama ve el koymalar için de derhal hakim kararı alınmalıdır.
Özel güvenlik görevlilerinin görevleri sırasında arama ve el koyma sayılan durumlar için genel kolluk birimleriyle işbirliği içinde olmaları ve yaptıkları iş ve işlemleri derhal genel kolluk birimlerine bildirmeleri gerekmektedir.
Bu nedenle genel kolluk görevlileri özel güvenlik görevlilerinin görev ve yetkileri konusunda uyarılmalı ve onlara yardımcı olmaları sağlanmalıdır. Çünkü her halükarda görevli ve tam yetkili kolluk, genel kolluktur
2- TCK’nun183 üncü maddesine göre, “Kanunda yazılı hallerin haricinde bir kimsenin üzerini aramak için emir veren veyahut bizzat arayan memur altı aya kadar hapis olunur.” Hükmü mevcut olup, memurun arama yaparken hukuka uygun hareket edip etmediği ile kendisine arama il ilgili verilen emrin hukuka uygun emir olup olmadığını da değerlendirmesi gerektiğini belirtmiştir. Burada görüldüğü gibi cezai müeyyide getirilmiştir.
3- Anayasa’ nın 40/3 maddesine göre, “Kişinin resmi görevliler tarafından vaki işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.” Hükmü gereği,kamu ajanının hareketlerinden dolayı kişiye verilen zarardan dolayı ilgili kişinin talebi halinde, Devlet bu zararı tazmin etmekle yükümlüdür.
Bu durumda Devlet ilgili şahsa ödediği bu zararı kendi personelinden talep etmezken, son uygulamalarda insan hakları ihlallerinin önüne geçilmesi için Devlet rücu hakkını kullanmaya başlamıştır.
4- Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 254/2 maddesine göre, “Soruşturma ve kovuşturma organlarının hukuka aykırı şekilde elde ettikleri deliller hükme esas alınamaz.” Hükmüne göre hakim, soruşturmanın son aşamasında delillerin hukuki olup olmadığını değerlendiriyordu. 2001 yılında 4709 sayılı kanun ile Anayasa’ ya 38/6 ncı madde eklenerek, “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.” Hükmü getirilerek, kanuna aykırı yapılan bütün iş ve işlemlerin soruşturmanın her aşamasında delil olarak kabul edilemeyeceğini kabul etmiştir. Bu şekilde temel hak ve özgürlüklere müdahale daraltılmış, keyfi muameleler önlenilmiştir. Arama ve el koymada da hukuka aykırılıklar bu şekilde önlenmeye çalışılmıştır.
5- Özel hukuk hükümlerine göre de, kamu personelinin keyfi ve rencide eden, özel hayata müdahale davranışlara karşı ilgili kişinin tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır.
-2559 Sayılı Kanuna Göre Genel Kolluğun Yetkileri
– Genel Kollukla ilişkiler
1.Genel Asayiş,
2.Önleme,
3.Adli,
4.Olayları Bastırma,
5.Sosyal Yardım
6.Devletin Yürütme Gücüne Yardım
1- Parmak izi ve fotoğraf alma yetkisi
2. Açılması izne bağlı olan işyerleri ile ilgili tahkikat yetkisi
3. Kapatma yetkisi
4. Zapt etme yetkisi
5. Arama yetkisi
6. Yakalama yetkisi
7. Davet etme ve ifade alma yetkisi
8. Men yetkisi
9. Zor kullanma yetkisi
10. Kimlik sorma ve tespit etme yetkisi
11. Bilgi toplama ve istihbarat yetkisi
•ZOR KULLANMANIN AŞAMALARI•
•• Bedeni güç ••Maddi güç •• Araç ve gereç • Silah kullanma
•NEFSİ MÜDAFAANIN ŞARTLARI•
••Polisin nefsine karşı bir tecavüz olmalı
•Taarruz haksız olmalı
•Müdafaa mecburiyeti olmalı
•Taarruz ile müdafaa aynı anda olmalı
•Taarruz ile müdafaa eşit şiddette ve aynı şartlarda olmalı
•Tecavüzde devamlılık olmalı
•• Nefsi müdafaa (meşru müdafaa) durumunda
•• Başkasının canını ve ırzını korumak amacıyla
•• Polis gözetiminde bulunan şahısların kaçması halinde, durdurmak veya kaçmasını önlemek amacıyla
•• Ağır cezalık suçlardan sanık, tutuklu ve mahkumların sevki esnasında kaçmaya teşebbüsleri, taarruzları halinde ihtara riayet etmemeleri durumunda
•• Polisin korumakla görevli olduğu yer, kişi veya karakollara yapılan taarruzu başka türlü etkisiz hale getirmenin mümkün olmadığı durumlarda
•• Ağır cezalık ve suç üstü halinde; suçlunun bulunduğu yerin aranması sırasında aranan şahsın ihtara rağmen kaçmasına engel olmak için
•• Aranmakta olan ve ağır cezalık bir suçtan sanık ve hükümlü şahsın yakalanma esnasında kaçması durumunda yakalanması için.
•• Polise karşı tecavüze elverişli alet ve silahların teslimi emredildiği halde karşı gelinmesi durumunda
•• Polisin görev yapmasına yalnız veya topluca etkili şekilde karşı koyarak taarruza yeltenenleri etkisiz hale getirmek için
•• Devlet nüfus ve icraatına silahlı olarak karşı gelinmiş olması durumunda
•Genel kolluk kuvvetleri ile ilişkiler ;
•Genel kolluk kuvvetleri personeli jandarma ve polis 5188 sayılı yasaya göre özel güvenlik personelini denetleme yetkisine sahiptir.
•Genel kolluk kuvvetleriyle muhatap olduklarında veya genel kolluk bir olaya müdahale ettiğinde ve olayla ilgili bilgi istendiğinde özel güvenlik personeli her türlü yardımı yapmakla yükümlüdür.
*Bir koruma tedbiri veya ceza muhakemesi ön tedbiridir. Kişinin iradesi dışında özgürlüğünün kısıtlamasıdır. Kamu güvenliğine, kamu düzenine veya kişinin vücut veya hayatına yönelik var olan bir tehlikenin giderilmesi için denetim altına alınması gereken, ya da suç işlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser emare ve delil bulunan kişinin gözaltına alma veya muhafaza altına alma işlemlerinde, hakim kararı olmaksızın özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanmasıdır. (Yakalama Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği (YGİY) md.4).
Özgürlük kısıtlaması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5 nci maddesi ve Anayasa’ nın 19 uncu maddesinde detaylı olarak düzenlenmiştir. Buna göre özgürlük kısıtlamasının hakim kararı ile yapılması esas, diğer durumlarda yapılması ise istisnaidir. Bu temel ilke ışığında yakalama, gözaltına alma ve sanık hakları Anayasamızın 19 uncu maddesinde yeniden düzenlenmiştir
5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’ un 7 nci maddesi genel olarak özel güvenlik görevlilerinin yakalama yetkisini genel olarak belirtmektedir
Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’ nin 4 üncü maddesindeki tanımlarda, Kolluk kuvveti (Zabıta):
“Polis, Jandarma, Sahil güvenlik ve özel kolluk kuvvetlerini” ifade ettiği belirtmiş, 5-12 maddeleri de yakalama iş ve işlemlerini detaylı olarak ortaya koymuştur.
Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’ nin Genel kolluk-Özel kolluk ayırımı yapmadığı ve yetkileri her iki kolluğa tanıdığı görülmektedir. Burada görev alanı yönünden yetkiler farklıdır. Özel güvenlik görevlileri bu yetkilerini ancak sınırlı olan görev alanlarında kullanabilirler. Bu durumda da derhal genel kolluk kuvvetlerine bilgi vererek talimatlarına göre hareket etmelidirler.
*İki çeşit yakalama kabul edilmektedir:
-Önleme yakalaması.
-Adli yakalama.
Önleme yakalaması
*Kolluk mensuplarının idari görevleri içinde kamu güvenliğine, kamu düzenine veya kişinin vücut hayatına yönelik var olan bir tehlikenin giderilmesi amacıyla yapılan özgürlük kısıtlamasıdır.Bu durumda özel güvenlik görevlileri derhal yakaladıkları şahısları genel kolluğa teslim eder. Genel kolluk diğer iş ve işlemleri yapar.
Adli yakalama
*Bir suçu işlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan kişinin gözaltına alma veya muhafaza altına alma işlemlerinden önce hakim kararı olmadan özgürlüğünün geçici olarak fiilen kısıtlanarak denetim altına alınmasıdır. Bu işlemde makul şüphe bulunmalıdır. Kişi özgürlüğü, hakim kararı ile kısıtlanabilir.
Özel güvenlik görevlileri, yakalamanın bütün şartları olmasına rağmen yakalamayı yaparken aşağıda belirtilen hususları daima göz önünde bulundurmalıdırlar:
1-Yakalanan kişinin ilk olarak kimlik tespiti ve üst araması yapılır, kendisine veya başkalarına zarar verebilecek silah gibi unsurlardan arındırılması sağlanır.
2-Yakalama sırasında suçun iz, emare, eser ve delillerinin yok edilmesini veya bozulmasını önleyecek tedbirler alınır.
3-Yakalama sırasında kişiye, suç ayırımı gözetilmeksizin yakalama sebebi ve hakkındaki iddialar ile susma ve müdafiden yararlanma hakları herhalde yazılı ve bunun hemen mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal bildirilir.
4- Yakalamadan ve yakalama süresinin uzatılmasına ilişkin emirden, yakalananın bir yakınına veya belirlediği bir kişiye Cumhuriyet Savcısının kararıyla gecikmeksizin haber verilir.Bu husus genel kolluk görevlileri tarafından Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’ nin 9 uncu maddesine göre haber verilecektir.
5- Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’ nin 18 inci maddesine göre yakalamada küçüklerle ilgili özel düzenlemeler getirilmiştir
*Yakalanan kişilerin kaçması veya saldırıda bulunmasının önlenmesi bakımından kişinin sağlığına zarar vermeyecek şekilde her türlü tedbir alınabilir. “Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği”nin 7 nci maddesi, bu şekilde yakalanacak kişilere kelepçe takılacağını, aynı yönetmeliğin 18 inci maddesi küçüklerle ilgili özel hükümleri ifade ederken de 18 yaşından küçüklere kelepçenin takılamayacağını ifade etmektedir.
1-Anayasa’nın 19/son maddesinde 2001 yılında 4709 sayılı kanunla yapılan düzenlemede, Anayasa’ da belirtilen esaslar dışında yakalama işlemlerine tabi tutulan kişilerin uğradıkları zararların tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, devletçe ödeneceği hükme bağlanmıştır.
2- Anayasa’nın 38/6 maddesinde 2001 yılında 4709 sayılı kanunla yapılan düzenlemede, kanuna aykırı elde edilmiş bulguların delil olarak kabul edilemeyeceği belirtilmiştir. Burada yapılan yakalamanın kanuna uygun olması şarttır. Bu çok önemli bir değişikliktir. Ayrıca tartışılması gerekir.
3-Devlet Memurları Kanunu’ nun 13 üncü maddesine göre, kişilerin uğradıkları zararların ilgili personel tarafından değil, kurum tarafından ödeneceği belirtilmişken, 2002 yılında 4748 sayılı kanunla yapılan düzenlemede, işkence ya da zalimane, gayri insani veya haysiyet kırıcı muamele suçları nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince verilen kararlar sonucunda Devletçe ödenen tazminatlardan dolayı sorumlu personele rücu edilmesi kabul edilmiştir
4-7 Mayıs 1964 tarihli ve 466 sayılı “Kanundışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Kanun” hükümlerine göre, Anayasa ve kanunlarda gösterilen hal ve şartlar dışında yakalanan kişilere tazminat ödenmesi gerekmektedir.Bu tazminatın bugünkü koşullara uygun olması gerekir.Aksi takdirde AİHM kararlarında daha çok tazminat ödemek durumundayız.
5-TCK’ nun 181 inci maddesi, memurun görevini suiistimal ederek veya kanunda belirtilen şartlara uymayarak bir kimseyi hürriyetinden mahrum bırakırsa, cezalandırılacağını öngörmüştür.
6- TCK’ nun 243 üncü maddesi, memurun görevi sırasında yaptığı işkence ve kötü muameleye ağır hapis cezasını getirmiştir.
7- TCK’ nun 245 inci maddesi, zor kullanma yetkisine sahip olanlar ve bütün kolluk görevlilerinin görevlerini yerine getirirken yaptıkları kötü muameleden dolayı cezalandırılacağını hükme bağlamıştır. Yukarıda görüldüğü gibi, haksız yakalamada cezai ve mali sorumlulukların dışında ilgili şahsın talebi halinde, özel hukuk hükümlerine göre de bireysel olarak hukuk mahkemelerinde tazminat davaları açılabilir.
Türk Ceza Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentlerine göre zor kullanma:
1) numaralı bendine göre zor kullanma Kanunun Hükmünü İcra: Kanunun hükmünü icra 49 uncu maddenin birinci fıkrasında yer alan şu hükümle belirtilmiştir: “Kanunun bir hükmünü …. icra suretiyle … işlenilen fiilden dolayı faile ceza verilmez.” Belirtelim ki, bu maddede geçen “kanun” deyimini “hukuk kuralı” olarak geniş biçimde anlamalıdır. Her şeyden önce bir kanun metinde veya düzenleyici bir işlemde yer alan bir emir “kanun” teriminin kapsamı içindedir
Yetkili Merciin Emrini İfa: 49 uncu maddenin (1) inci bendinde: “selahiyattar bir merciden verilip, infazı vazifeten zaruri olan bir emri icra suretiyle işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilemez” denilmiştir.
2) numaralı bendine göre zor kullanma Meşru Müdafaa:
Bir kimsenin kendisine veya başkasına karşı yapılan haksız bir saldırıyı def etmek maksadıyla ve başka surette korunması olanaklı bulunmayan böyle bir saldırıdan kurtulmak üzere yaptığı savunmaya, hukukta meşru müdafaa denilir. (Dönmezer,s168).
Meşru müdafaanın koşullarını
1) Saldırıya ilişkin koşullar,
2) Savunmaya ilişkin koşullar olmak üzere ikiye ayırmak gerekir.
Saldırıya ilişkin koşullar şunlardır:
a)Saldırı (Tecavüz) haklı olmalı,
b)Kişiyle ilgili bir hak söz konusu olmalı,
c)Saldırı o anda (filhal), halen var almalıdır.
Savunmayla ilgili koşullar ise şunlardır:
-Savunmada zorunluk olması,
-Savunmayla saldırı arasında bir orantı bulunmasıdır.
Yakalanmada Zor Kullanma Zor kullanma kolluğa kanunlarla tanınan Devlet yetkisidir. Bir muhakeme hukuku işleminde belirli bir kişinin zor kullanılarak yakalanması, davet etmenin zor şekli olarak değerlendirilmektedir. Zorla getirme, kişi özgürlüğü ile ilgili sıkı bir işlem olup, bazı kurallara bağlanmıştır.
1-Zor kullanılması kaçınılmaz olmalıdır.
2-Zor kullanılırken insanın insan olma onuru zedelenmemelidir.
3-Orantılılık kuralı ihlal edilmemelidir
4-Toplumda gelenek ve görenekler gözardı edilmemelidir.
5-Yapılması gereken muhakeme hukuku işlemi derhal yapılmalı, gereksiz gecikmelere yer verilmemelidir.
6-On sekiz yaşından küçüklere kelepçe takılmamalıdır
7-Yakalanan kişinin kaçma ihtimali yoksa, direnen veya saldıran kişiliği de yoksa kelepçe takılmamalıdır.
1- CMUK = 45,46,127,132,133,194, 229,356,401,md’ ler
2- PVSK = 16,17 ve ek 6. maddeler
3- Asayişe Müessir Bazı Fiillerin Ön. Hak. Kanun = 1, 2. md ’ler
4- Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu = 24.md•
5- Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun=11.md•
6- Suçüstü Kanunu=7.md•
7- Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu=253.md
8-Yönetim Sıkı Kanunu = 4. md
9-DGM Kuruluş ve Yargılama Usulleri Kanunu = 14. md
10-Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu = 87 . md
11-İcra ve İflas Kanunu = 81. md
12-Gümrük Kanunu =7. md
13- Birleşmiş Milletler Tarafından Çıkarılmış Olan Uygulama Kodunun=3.md
14- Polis Vazife Selahiyet Tüzüğü = 17. md
15- Polis Çevik Kuvvet Yönetmeliği =4.mds
Hakimin emri; Zorunlu hallerde, hakimin hazırlamış olduğu yakalama ve tutuklama müzekkereleri sırasında.
Savcının emri; Savcılığın düzenlemiş olduğu yakalama ve tutuklama müzekkereleri sırasından.
•İhzar Müzekkeresinde ise, öncelikle hakimin hazırladığı müzekkere, suçüstü halinde C. Savcısının hazırladığı ihzar müzekkeresine dayanarak zor kullanma emri doğmuş olur ,
•Mülki Amirin emirlerini de ifa ederken,
•İdari Amirin emirleri de durumun gerektirdiği ölçülerde zor kullanıla bilir.
“Zor kullanma” görev amacıyla ve dengeli olacak şekilde eşya veya kişiler üzerinde fiziki (maddi) veya manevi etki uygulamak suretiyle yasal bir gerçeği, yasal koşullar çerçevesinde yerine getirmektir. Polis tüm diğer yetkileri kullandığı halde görevini yerine getiremediği taktirde ,zor kullanma yoluna gidebilir. Fakat yine de zor kullanma yetkisinin sınırları belirtilmiştir
Polise zor kullanma yetkisi veren PVSK’ nın maddeleri sadeleştirilmiş olarak şu şekildedir. Birinci maddede polisin, kamu güvenliği kişi serbestiyetini ve kamu dokunulmazlığını koruyacağından bahsedilmektedir. Halkın ırz, can ve malın muhafaza ve kamunun istirahatini temin etme ve yardım isteyenlere yardıma muhtaç olan çocuk, düşkünlere yardım etmesi polisin diğer görevi olarak sayılmıştır.
Polisin zor kullanması denilince; vücut kuvveti, yardımcı aletler ve silah kullanılması anlaşılır.
PVSK’ nun ek 6. maddesine göre, polisin zor kullanmaya başvurmak durumunda kaldığı haller;
•a-Polisin verdiği kanuni emir ve direktiflere uyulmaması,
•b-Polisin belirlediği yasal kural ve tedbirlere uyulmaması,
•c-Polisin görev yapmasının engellenmesi,
•d-Polise mukavemet edilmesi hallerinde.
1-Polis istediği zaman ve şekilde zor kullanamaz, keyfi olarak zor kullanma yoluna gidemez, gerekli şartların oluşması gerekir.
2-Zor kullanmayı gerektiren hallerin ortaya çıkmasında polisin kendisinin, bir sebep konumunda olmamalıdır.
3-Zor kullanma, kanunlara uygun olarak, bir görevin yerine getirilmesi amacıyla olmalıdır. Görev dışı, şahsi bir amaç için ve kanunsuz olmamalıdır.
4-Zor kullanmak için ‘mecbur’ kalınmış olmalıdır. ‘Mecburiyet’, olaya müdahale etmek, olaya karışanların kaçmasını önlemek ve yakalamak, suç delillerini elde etmek vs.için, diğer bütün bilgilerin kullanıldığını, bütün yolların denendiğini ve zor kullanmaktan başka bir çarenin olmadığını ifade eder.
5-Zor kullanmanın niteliği ve derecesi durumun şiddeti ile orantılı olmalı ve karşılaşılan direnme yada saldırıya göre değişmelidir. Burada anlatılmak istenilen meydana gelen olayın ve olay çıkaranların başvurduğu şiddetin boyutları dikkate alınarak bir zor kullanma yolunu seçmektir.
6-Kullanılacak kuvvetin türü kademeli olarak artırılmalıdır.Kuvvet sıra ile bedeni güç,maddi güç,araç,gereç ve silah kullanma şeklinde olabilir.Duruma göre uygun şiddete bir kuvvet türü tespit edilmelidir.
Doğrudan doğruya zor kullanma, kişiler ve eşyalar üzerinde maddi gücün uygulanmasıdır. Vücut kuvvetine yardımcı araçlardan da yararlanıla bilir.
Kelepçe, basınçlı su, teknik engeller (barikatlar ), polis köpekleri, polis atları, polisin motorlu araçları, göz yaşartıcı ve uyuşturucu maddelerle, yardımcı olarak kullandığı aletler olarak sayabiliriz. Bunların haricinde ancak , belli şartlar oluştuğunda silahı kullanması da bu aletlerden sayılır.
Uyarma (İkaz)
Polis acil olmayan durumlarda olayın durumuna göre mutlaka ve öncelikle ilgililere yükümlülüklerini yerine getirmeleri için İKAZ da bulunmalıdır. İkaza uyulmaması halinde diğer zor yöntemlerine başvurulmalıdır. Ancak o andaki durum şartlar müsait değilse, ikazdan vazgeçilebilir.
Kelepçe Takma
Kelepçe zabıta için güvenlik ve emniyet aracıdır. Polis kendisine veya çevresine zarar veren, saldırgan, kaçması muhtemel kanunen kaçak sayılan hallerde yakalandıkları sırada firar edenlerin, yakalandıktan sonra nakilleri sırasında kelepçe takılması tedbirine başvurulur. Ayrıca memur sayısının az, sevk edilecek suçlu sayısının fazla olması durumlarında bu tedbire başvurulabilir. 18 yaşından küçüklere kelepçe takılamaz.
Barikat Kurma
Polis, özellikle toplu hadiselerde ikazlara uymayan kalabalığı belirli yönlere yönlendirme, trafiği düzenleme veya trafik kontrollerinden kaçan bir aracı durdurmak için barikat kurabilir. Yine toplu olaylarda kalabalığı dağıtmada basınçlı su ,panzer, polis köpekleri ve atlarından yararlanıldığı gibi göz yaşartıcı, uyuşturucu ve patlayıcı maddeler de (ses bombası gibi) kullanabilir.
Zorla getirme (ihzar):
Zabıta tarafından sanık ve bilirkişinin bir muhakeme hukuku işleminin yapılması amacı ile işlemi yapacak makama (mahkeme, hakim, savcılık) zorla getirilmesidir. Sanık sorgu için celpname ile çağrılır, gelmez ise, zorla getirileceği celpnameye yazılır. (CMUK Md.132)
Usulüne göre çağırılıp da mazeretini bildirmeksizin gelmeyen tanıklar zorla getirilir ve gelmemelerinin sebep olduğu masraflar ile birlikte hafif para cezasına da çarptırılabilirler. (CMUK Md.46)
D-Zor Kullanma Yetkisinin Aşılmasındaki Sorumluluk
Polis yakalaması gerekli kişi veya dağıtılması gereken topluluğun direnmesi veya saldırıda bulunulması hallerinde, bu filleri etkisiz hale getirmek için zor kullanabilir.
Zor kullanma, direnme ve saldırının mahiyetine ve derecesine göre etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedeni kuvvet, maddi güç ve kanuni şartları gerçekleştiğinde her çeşit silah kullanma yetkilerini ifade eder.
Doğrudan doğruya kuvvet kullanırken, maksat gerçekleşince artık kuvvete başvurma da sona erdirilmelidir. Buna devam edilirse, TCK’nın 245. hükmü ihlal edilmiş olur
3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu Madde 3’te Zabıta Teşkilatını, özel ve genel olmak üzere ikiye ayırır. Silahlı bir kuvvet olan Polis ve Jandarma Genel Zabıtadır, demekle, polisin silah taşımaya yetkili olduğunu belirtmiştir.
6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Kanunun 7/B bendi C fıkrası: “Ateşli Silahları ancak; Emniyet Hizmeti sınıfına dahil kadrolarda çalışan personelden olanlar taşıyabilirler veya mesken ya da işyerlerinde bulundurabilirler.” İfadesi ile polisin silah taşıma ve bulundurma yetkisi verilmiştir
Kamu düzen ve güvenliğinin sağlanmasından sorumlu olan polis; devletin silahlı icra ve inzibat kuvveti olması nedeniyle Silah Kullanmak gibi önemli bir yetkiye sahip bulunmaktadır.
Polisin, genel zabıta olarak silah kullanma yetkisinin bulunması, görevinin niteliği icabı olarak, zor kullanma yetkisinin en ağır derecesi ve tabii bir sonucudur. Aksi takdirde, belli nitelikte görevleri yapma gücü olamaz.
Polis, silah kullanma yetkisini her zaman, rast gele ve istediği zaman Kullanamaz
Yasalar hangi hallerde silah kullanılacağının sayarak yetkisinin sınırlarını belirtmiştir. Silah en son çare olarak ve düzeni bozan kişiyi kaçamaz veya saldıramaz hale getirmek amacıyla kullanılmalıdır
1-Taarruz (Saldırı) ve tecavüzü başka bir şekilde defetmeye imkan olmamış ise;
2. Silah kullanılması gereken failin, başka bir şekilde ele geçirilmesine imkan bulunmamış ise,
3. Taarruzla (saldırıyla) karşı gelinmiş ise
4. Silahlı olarak karşı gelinmiş ise
A) Yasal Çerçeve:
Silah kullanma yetkisi mevzuatımızda aşağıdaki kanun maddeleri ve yönetmeliklerde düzenlenmiştir: •1481 sayılı
Asayişe Müessir Bazı Fiillerin Önlenmesi Hakkındaki Kanun (madde 1)
1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu (madde 4) 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu (madde 23)
•2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu (madde 16)
•Polis Vazife ve Selahiyetleri Tüzüğü (madde 17)
•Polis Çevik Kuvvet Yönetmeliği (madde25/c)
•1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun (madde 11)
•Gümrük Kanunu (madde 7)
Polis Vazife ve Selahiyet Tüzüğü’nün 17 maddesine göre, polis için silah kullanma yetkisinin kabul edildiği hallerde dikkat edilecek hususlar;
1. Silah kullanmaktan başka çare bulunmamalıdır. 2. Polis silah kullanırken “MÜMKÜN OLDUĞU KADAR” suçlunun öldürülmesinden ziyade, yaralı olarak yakalanmasına dikkat edecektir.
3. Kalabalık yerlerde silah kullanmaktan mümkün olduğunca kaçınılmalıdır.
4. Polisin, gençler ve çocuklar ile ilgili özellikle 14 yaşından küçükler üzerinde silah kullanılmaması prensip olarak kabul edilmelidir.
5. Polise karşı silah kullanılması ve yeltenilmesi halinde doğrudan ve duraksamadan silah kullanılmalıdır.
6. Toplu kuvvet olarak karşı konulan olaylarda polis kanunlardaki silah kullanma yetkileri saklı kalmak üzere, toplu kuvvetin başındaki amirin emri olmadıkça kendiliğinden silah kullanılmamaya özen gösterilmelidir.
Her bireyin, yaşam ve kişi güvenliği hakkı ile işkenceye ve başka zalimce, insanlık dışı yasa, aşağılayıcı ceza yada davranışlara bağlı tutulmama hakkı vardır.
Güce (zora) her başvurmadan önce, şiddet içermeyen araçların (yolların) denenmesi gerekir.
Gücün (kuvvetin), yalnızca titizlikle zorunlu olduğu durumlarda kullanılması gerekir.
Gücün, yalnızca yasaların uygulanması amacı için kullanılması gerekir.
Hiçbir aykırılık (istisna) ya da özür, gücün yasal olmayan kullanımını haklı göstermez.
Güce başvurunun, her zaman amaçlanan meşru hedefler ile orantılı olması gerekir.
Gücün, ölçülükle (ağır başlılıkla) kullanılması gerekir.
*Zarar ve ziyanların (hasarların) en aza indirilmesi gerekir.
*Yasaların uygulanmasında sorumlu olanların, farklılaşmış (ayırt edilmiş) güç kullanımına olanak veren bir araçlar yelpazesini elinde bulundurması gerekir. Kamu gücünün tüm görevlilerinin, farklılaşmış bir güç kullanımına olanak veren çeşitli ve değişik araçların kullanımı konusunda eğitilmesi gerekir.
*Kamu gücünün tüm görevlilerinin, şiddet içermeyen araçların kullanımı konusunda eğitilmesi gerekir.
Güç ve Ateşli Silahlar Kullanılması Durumunda Sorumluluklar Tüm güce başvurma ya da ateşli silahlar kullanılması durumlarının, gecikmeksizin hiyerarşik üstlerce (amirlerce) rapor ve soruşturma yöntemlerine konu olması gerekir.
*Hiyerarşik üstlerin; emirleri altındaki polis görevlilerinin yasa dışı eylemlerini bilmeleri yada biliyor sayılmaları nedeniyle, uygun somut önlemler almazlarsa, sorumlu tutulmaları gerekir.
Görev henüz başlamadan meydana gelen “şiddet (zor, maddi cebir)” veya “tehdit (manevi cebir)” fiilleri TCK’nın 254. maddesinde tanımlanan suçu; bittikten sonra gerçekleştirilen fiiller de, yerine göre müessir fiil veya tehdit suçunu oluşturabilir.
*Şiddet veya tehdide başvurulmadan işlenen fiiller, başka kişilere veya eşyaya yönelik fiiller, diğer bir deyişle pasif mukavemetler (ör. kaçmak, itaati reddetmek, memuru aldatmak, kapıyı açmamak, görevin yapılması için gerekli yerlere engeller koymak, bir yere sarılmak cebir kullanmamak şartıyla kendini yere atmak) aktif mukavemet suçunu değil TCK’nın 260. maddesinde düzenlenen pasif (menfi) mukavemet suçunu oluşturur.
Kendisine mukavemet edilen memurun yapmakta olduğu fiil veya işlem, görevi dahilinde olan bir iş olmalı, fiil işlendiği sırada memur ve ona yardım edenler hazır bulunmalı memurun görevi icrai bir görev olmalı ve bu icrai göreve başlanmış olmalıdır.
Kanımca “hazır bulunma” ifadesinden anlaşılması gereken şey fail ve mağdurların yüz yüze olması, birbirlerini görebilmeleri değil, mağdur/mağdurların şiddet ve/veya tehdit ile mukavemeti fiziki olarak algılayabilecekleri her türlü durum/ortam olmalıdır. Madde 278 – (Değişik: 5/1/1961 – 235/2 md.)Her kim olursa olsun resmi meclisler azasından yahut Devlet memurlarından biri nezdinde hatırı sayıldığını yahut onlarla münasebeti bulunduğunu iddia ederek haklarında vuku bulacak tavassutta medarı teşvik yahut mükafat olmak üzere yahut aza veya memurun himayesine mukabil onlara verilmek veya onlara verilmesi lazım gelen hediye veya mükafata sarf olunmak bahanesiyle kendi yahut başka bir kimse hesabına para veya sair menfaat alır veya kabul eder veya bunların verilmesine vaad alırsa bir seneden beş seneye kadar hapis olunur ve bin liradan az olmamak üzere temin veya vaad olunan menfaatin üç misli ağır para cezası alınır.
Madde 283 – (Değişiklik: 11/6/1936 – 3038/1 md.) Vuku bulmadığını bildiği bir suçu Adliyeye veya keyfiyeti Adliyeye tevdie mecbur olan bir makama veya kanuni takip yapacak veya yaptırabilecek bir mercie vuku bulmuş gibi ihbar ile yahut vaki olmayan bir suçun eserlerini takibata mübaşeret olunabilecek derecede uyduran kimse 30 aya kadar hapis cezasına mahkum olur. Adliye huzurunda sahte olarak bir suç işlediğini yahut bu suça iştirak eylediğini söyleyen kimse hakkında dahi aynı ceza tertip olunur.
Memura aktif mukavemet suçunda, faillin hem şiddet hem de tehditte bulunması veya şiddet ya da tehdidi ifade eden birden fazla hareketler yapması suçun tekliğine halel vermez.
Çünkü söz konusu suç “seçimlik hareketli” bir suç olup, hareketin çokluğu neticenin de çokluğu anlamına gelmez ve bu nedenle içtima hükümleri uygulanmaz.
Failin aynı görevin yapılmasına engel olmak maksadıyla, bu görevi yapan birden fazla memura veya yardım edenlere mukavemet etmesi halinde tek suç vardır
Gerçekten sanığın amacı tek ve aynı olup, o da, şiddet veya tehdit ile mukavemet ederek, memurun görevini yapmasını engellemektir.
Yıkım yerine gelen ekibin yolu üzerinde oturan ev sahiplerinin davranışı buna örnek olabilir.
Kanunda; Özel güvenlik personelinin, Kanunda belirtilen koruma ve güvenlik hizmetleri dışında başka bir içte çalıştırılamayacağı, Özel güvenlik personelinin greve katılamayacağı ve lokavt dolayısıyla işten uzaklaştırılamayacağı belirtilmiştir.
a) Bu Kanunun 3 üncü maddesinde belirtilen özel güvenlik iznini almadan özel güvenlik görevlisi istihdam eden kişilere veya kuruluşların yöneticilerine altı aya kadar hapis ve altı milyar lira ağır para cezası verilir
b) Bu Kanunun 5 inci maddesinde belirtilen faaliyet iznini almadan özel güvenlik faaliyetinde bulunan şirketlerin kurucu ve yöneticilerine, bu Kanunun 3 üncü maddesinde belirtilen izni almadan özel güvenlik birimi oluşturan kurum ve kuruluşların yöneticilerine, bu Kanunun 14 üncü maddesinde belirtilen izni almadan özel güvenlik eğitimi veren kurum ve kuruluşların yöneticilerine bir yıla kadar hapis ve yirmi milyar lira ağır para cezası verilir.
Bu şekilde cezalandırılan kişiler, özel güvenlik şirketlerinde ve özel güvenlik eğitimi veren kurumlarda kurucu ve yönetici olamazlar.
c) Bu Kanunun 11 inci maddesine göre çalışma izni verilmeyen kişileri özel güvenlik görevlisi olarak istihdam eden kişi, kurum, kuruluş veya şirketlere, çalıştırdıkları her kişi için üç milyar lira ağır para cezası verilir. Bu kişiler silahlı olarak çalıştırılmış ise altı aya kadar hapis ve çalıştırılan her kişi için altı milyar lira ağır para cezası verilir.
d) Bu Kanunun 21 inci maddesinde belirtilen özel güvenlik malî sorumluluk sigortasını yaptırmadan özel güvenlik görevlisi istihdam eden kişi; kurum, kuruluş veya şirketlerin yöneticilerine istihdam ettikleri her kişi için üç milyar lira ağır para cezası verilir.
e) Bu Kanunda belirtilen faaliyet iznini almadan özel güvenlik hizmeti veya özel güvenlik eğitimi verdiğini ilân eden veya reklam yapan kişi; kurum, kurulu? veya şirketlerin yöneticilerine altı aya kadar hapis ve on milyar lira ağır para cezası? verilir
5188 sayılı kanunda yazılı görevleri yerine getirirken yaralanan, sakatlanan özel güvenlik görevlilerine veya ölen özel güvenlik görevlisinin kanunî mirasçılarına, iş sözleşmesinde veya toplu iş sözleşmesinde belirlenen miktar ve esaslar çerçevesinde tazminat ödenir
Ancak, genel hükümlere göre daha yüksek miktarda tazminat ödenmesine mahkemelerce hükmedilmesi halinde, iş sözleşmesine veya toplu iş sözleşmesine dayanılarak ödenen tutarlar mahsup edilir.
Birinci fıkra hükümleri gereğince ödenecek tazminat, 4857 sayılı kanunu kapsamında ödenmesi gerekecek diğer tazminatlarla ilişkilendirilmez.
Kamu kurum ve kuruluşlarında bu Kanunda yazılı görevleri yerine getirirken yaralanan, sakatlanan özel güvenlik görevlilerine veya ölen özel güvenlik görevlilerinin kanunî mirasçılarına; iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi veya 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerinde belirtilen tazminat miktarlarından hangisi yüksek ise o miktar ödenir